GİZEMLİ MU KITASI
Dünyada 7 kıta olduğunu sanıyoruz. Aslında bir yere kadar doğru ama sizlere bir kıta daha olduğunu söyleyebilirim. Seneler öncesinde suyun derinliklerine gömülmüş bir kıta.
Atlantis gibi efsane olan MU KITASI sözde tufanlar ve bir çok felaket sonucunda sular altına gömüldü. Asya-Amerika Kıtası’nın arasında ve Pasifik Okyanusu’nda yer alan kıtanın yaklaşık Avrupa kadar olduğu varsayılıyor.
Atatürk’ün de bu kıta üzerinde çalışmalar yapmış olmasının yanı sıra Atatürk’ün düşüncesine göre bu kıta Türklerin kökenlerinin dayandığı kıta özelliğini de taşıyor. Bilim adamlarına göre ise Mu Kıtası sadece bir efsane.
Kıtanın varlığını kabul edenlere göre; Mu Kıtası insanlığın ilk kıtasıdır. Polinezya ve Mikronezya adaları bu kıtanın kalıntıları ve yaklaşık 70 milyon yıl önce burada kalanlar kendi kolonilerini kurmaya başlamışlar. Tek tanrılı bir din inancının olduğu düşünülen bu kıtada yaşayanlar yaklaşık olarak 64 milyon nüfusa ulaşmışlardır. Teknoloji de ve manevi açıdan çok üstün durumda, telepati, duru görü, astral seyahat gibi mistik güçlere sahip bir medeniyettir. Atatürk’ün bu kıta hakkında araştırma yaptığını söylemiştik. Bunun cevaplarını yani Türklerin kökenlerinin bu kıtaya dayanıp dayanmadığını öğrenmek için tarihçi diplomat olan Tahsin Beyi Meksika’ya göndermiştir.
Tahsin Beyin yaptığı araştırmalar sonucunda Anadolu ve Orta Asya arasında benzerlikler gözlemlenmiş ve pek çok sözcüğün Türk ve Maya dillerinde aynı olduğu saptanmıştır. Çok geçmeden arkeolog William’ın Meksika’da yaptığı kazılarda yaklaşık 15 bin yıl öncesine ait tabletlerin bulunmasının ardından, İngiliz araştırmacı Hindistan’da bulduğu benzer tabletlerin çevirilerinden Atatürk’ü de haberdar etti. Uygur, Akad, Sümer Türklerinin pasifik denizinde ilk insanların zuhur ettiği, Mu Kıtasında büyük bir medeniyetin dil ve dinlerinin cihana yayıldıkları bu raporda bildirilmiş ve Mu kıtasından göç eden insanların dünyanın çeşitli yerlerine yayıldıkları, Türklerin kökeninin çok geniş olduğu ifade edilmiştir.
Bugün medeniyetin neredeyse tamamını oluşturan Mezopotamya, Hindistan, Güney Amerika ve Mısır gibi çeşitli bölgelere yerleşmişler ve sahip oldukları bilgilerle buralarda yeni uygarlıklar kurmuşlardır. Özelikle Mısır ve Sümerler bu göçlerle ilişkilendirilmektedir.
Penelope Adasında boyu 10 metreyi aşan duvarlara sahip tapınak bulunmuştur. İddialara göre Büyük okyanusta taş tabletler, ev kalıntıları, çeşitli eşyalar, taş mercanlarla kaplı anıtlar ve sutunlar kısacası Mikronezya’nın dağlarında yaşayan ve az nüfusla gerçekleştirilmesi imkansız olan kalıntılara rastlanmıştır.
Tevrat, İncil ve Kuran da anlatılan Büyük Tufan öyküsünün ilk yazılı kanıtları, İngiliz Albay James M. Churchward tarafından, Hindistan’da ki budist bir rahibin sahip olduğu Naacal Tabletleri olduğu iddia edilir. Tabletlerin okunması sadece başrahip tarafından öğretilen ve tabletleri çözen albay dışında herhangi biri bunları görmemiştir. Tabletlerde ne yazdığına gelirsek; dini kitaplarda anlatılan tufan olayının benzerinin günümüzden on binlerce yıl önce Pasifik okyanusunda var olmuş bir kıtada yaşandığı, teknolojik ve kültürel açıdan günümüzden çok ileri bir uygarlığın ve burada yaşayan milyonlarca insanın felakette yok olduğu anlatılmaktadır.
Mu kıtasının yok olduğu dönemde, tahmini olarak M.Ö 12000 yıllarında gerçekten de dünyada küresel olarak çeşitli değişimlerin olduğu biliniyor. Özellikle buzulların ani şekilde erimesi ve insanoğlunun yerleşik hayata geçişi bu döneme denk geliyor.
Sanırım bu tufan gerçekten yaşanmış olabilirdi. Hala gizemini koruyan bu konu uzun sürelerce araştırılmaya devam edilecek gibi görünüyor ve gizemini hala koruyor.
-EZGİ ASLANKAYA
Son Yorumlar